Doç. Dr Banu Açıkalın’la Kariyer Yolculuğu

Göz hekimliği baba mesleği… 5 yaşındayken babasına özenerek karar vermiş Göz doktoru olmaya. O günlerde oyuncak ayısını ameliyat yapmakla başlamış işe… doktorculuk oyunu büyüyünce bitmiş; ama hekimlik aşkı devam etmiş. Öğrenme ve kendisini geliştirme azmi ile meslek sevgisi birleşince çalışkanlığıyla her yerde göz doldurmuş. Bugün Fatih Sultan Mehmet eğitim ve araştırma hastanesi göz bölümünün idari ve eğitim sorumlusu olarak görev yapıyor Doç. Dr. Banu Açıkalın… hem yönetici, hem operatör Doktor hem de eğitici kimliği ile aynı anda birçok görev yapmasına ve çok çalışmasına karşın her daim atik ve etrafa pozitif enerji saçan bir kişi…Kendisi ile kariyer yolculuğunu konuştuk.

Başarılı bir öğrenci miydiniz? Tıbbı kazandığınızda, meslektaş adayı olduğunuz babanızın yorumu ne oldu?

Evet, çok başarılı bir öğrenciydim. Isparta Anadolu Lisesi’ni okul birincisi olarak bitirdim. Sonra Atatürk Fen Lisesi’ni kazanarak İstanbul’a geldim. Açıkçası Fen Lisesi’nde okuduğum için etrafımdaki hiçkimse benim Tıp Fakültesi tercih edeceğimi düşünmüyordu. Mühendis olacağıma kanaat getiriliyordu. Ama ben hep Tıp fakültesini istiyordum ve birinci tercihim olan Çapa Tıp Fakültesi’ni kazandım. Babam o dönemde Tıp okumamı desteklemiyordu; ben de O’na Çapa’yı yazdığımı söylememiştim. Kazandığımı duyunca beni tebrik etmedi ve benimle 1 hafta konuşmadı. Çünkü daha önce ablam da aynı şekilde davranmıştı. O da babam çok onaylamadığı halde Tıbbı yazmıştı ve kazanmıştı. Ben üniversiteye girdiğimde ablam Tıp Fakültesi’nde 2. Sınıftaydı. Biraz vakit geçince rahatladı, konuşmaya başladık.

Üniversite ve asistanlık dönemlerinizden biraz bahseder misiniz?

Çapa’da başarılı 6 yıl geçirdim; Çapa’da olmak çok keyifliydi. Daha sonra bitirdiğim üniversitede devam etmeyi düşündüm. Çapa’nın gözü meşhurdu ve ilk tercih olarak da Çapa Tıp Fakültesi Göz Ana Bilim Dalı’nı seçtim ve kazandım. Asistanlık benim için çok zor, ama yine zevkli bir dönemdi. 4 yıllık asistanlık dönemimin 3 buçuk yılında asistan temsilciliği yaptım. O süreçte idare ve yönetim yönlerimin geliştiğini gördü; bu benim için güzel bir kazanım oldu. Tezimi Prof. Dr. Gönül Peksayar hocamın danışmanlığında hazırladım. Çapa öğrencileri olarak her yönden çok iyiydik; fakat tek dezavantajımız cerrahi yapma eksikliğimizin oluşuydu. Asistanlığım bittiğinde bu eksikliğin farkına vardım ve cerrahi yönümü güçlendirmeye karar verdim.

Cerrahi yönünüzü güçlendirmek için ne yaptınız?

Okuldan sonra Bakırköy Devlet Hastanesi’nde çalışırken cerrahi yönümün eksikliğini hissettim ve “Atıl bir hekim mi olacağım, yoksa önüm açılabilir mi?” diye düşünmeye başladım. Sonrasında hayatımın dönüm noktası olduğunu söyleyebileceğim bir karar ile Beyoğlu Göz Hastanesi’nde çalışmaya başladım. Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz Hocam o dönem Beyoğlu Göz’ün hem başhekimi hem de şefiydi. Kendisine; “Çalışmak, öğrenmek istiyorum ve siz söylerseniz 24 saat çalışırım, emrinizdeyim, ama beni geçici görev ile yanınıza alın” dedim. Ömer Faruk Hoca da sağ olsun beni ikiletmedi; kabul etti; sonrasında 2 buçuk yıl Ömer Faruk Hocam ile çalıştım. Ömer Faruk Hocam benim ikinci babamdır ve
hayatımın en büyük idolüdür; çünkü bana gerçek anlamda cerrahiyi öğretmiştir. Beyoğlu Göz beni çok geliştirdi.

Cerrahi anlamda da güçlendikten sonraki hedefiniz ne oldu?

Ömer Hocam ile de “ne yapmalı, ne etmeliyim?” diye konuşuyordum; Ömer Hocam dedi ki: “Muhakkak kariyer yapmalısın!” Ben de özel hastanede de tecrübemin olması için Beyoğlu Göz’den ayrılıp Dünya Göz Hastanesi’nde çalışmaya başladım. Dünya Göz’de Prof. Dr. Murat Öncel ile retina ağırlıklı çalıştım. Daha sonra yeni açılan Yeditepe Üniversitesi’ne geçtim ve orada “Yrd. Doç. Dr.” ünvanımı aldım. Yeditepe’de 2 buçuk yıl Prof. Dr. Ilgaz Sağdıç Yalvaç hocamla glokom ağırlıklı çalıştım. Bu sırada yaptığımız çalışmalar ile çeşitli yayınlara da imza attık. Derken Başkent Üniversitesi’ne geçtim ve Prof. Dr. Yonca Akova ile çalıştım.
Hayatımın dönüm noktalarından biri de Yonca Hocamla tanışmam olmuştur; hayatıma yön veren insanlardandır. O zamanlar Ana Bilim Dalı Başkanı idi; çok iyi bir yöneticiydi. O’nun döneminde doçentliğe hazırlanmaya başladım. Arı gibi çalıştık biz ve çok ciddi yayınlar yaptık. Daha sonra Doçentliğimi Başkent Üniversitesi’nden aldım. Başkent Üniversitesi Doçent kadrosunda 3 yıl çalıştım.

Tekrar devlet üniversitesine geçişiniz nasıl oldu?

O sıralar bir anda bana kadro şansı açıldı. Denemek istedim ve Kuzey Kamu Hastanesi’ne geldim. Fatih Sultan Mehmet Hastanesi’nde geçici görevli olacaktım. Bir uzman olarak kariyerime devam edeceğimi düşünüyordum. Başladıktan çok kısa bir süre sonra idari işler sorumlusu oldum. Geçen kış itibari ile de eğitim sorumlusu oldum. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin Doçent kadrosundayım. Çok aktif, dinamik bir şekilde kliniğimizdeki işleri planlıyoruz, organize ediyoruz. Kliniğimizden çok memnunum.

Asistan eğitimleriniz sırasında sizin için ön planda olan maddeler var mı?

Asistanlık dönemimle de kıyaslayarak onlarla empati kurduğum için onları çok iyi anlıyorum. Bu konuda Ömer Faruk Hocamın ve Yonca Hocamın adımlarıyla ilerliyorum. Gözün belli bir bölümü dahilinde uzmanlık alınsa dahi her göz hekiminin teşhis sırasında göze bir bütün olarak bakması gerekmektedir. Bu yüzden bir doktorun ne olursa olsun gözün bütününü bilmesi gerekiyor. Hastayı ilk muayene ettiğinde tüm rahatsızlıklarını görmeli, hastaya hızlı yaklaşmalı ve hızlı karar verebilmeli. Bunun yolu da çalışmaktan ve günceli takip etmekten geçiyor; göz bir derya…

Asistanlarımıza kitaplardan bölümler veriyoruz ve bu bölümlerden iki haftada bir sınav oluyorlar, makaleler de dahil olmak üzere sürekli farklı konularda okuma yapıyorlar. Pazartesi ve cuma günleri eğitim seminerleri düzenliyoruz. Tüm eğitim görevlileri, uzmanlar hep asistanlarımızla birlikte ve birebir eğitim veriyorlar; ayrıca uzmanlarımızla birlikte çok fazla cerrahi yapıyorlar. Asistanlarımızı hem tıbbı bilgi bakımından hem de cerrahi olarak çok çok iyi yetiştiriyoruz. Öyle ki “benden hiçbir farkları yok” diyebilirim. Asistanlarımıza her hangi bir eksiklik hissettiklerinde bunun üzerine gidip o eksiğini tamamlamasını öneriyoruz, hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir; yaş problem değildir. Mesela şimdi dünyada yeni bir ameliyat tekniği çıksa ben öğrenmek için gidip bir yerde asistanlık yapabilirim, benim için hiç problem değil. Hastanemizin Sağlık Bilimleri Üniversitesine bağlanmış olması da asistanlarımız için çok büyük bir avantaj. Mesela asistanlarımızın çoğunun artık hayvan deney sertifikası var; bu sahip oldukları avantajlardan biri. Tabi çok fazla madde var. Doktor-Hasta iletişimi çok önemli… Bununla ilgili daha önce Amerika’da birkaç kursa katılmıştım. Orada edindiğim bilgileri de asistanlarımla paylaşıyorum. Hasta ile iletişimi iyi tuttuğunuzda oluşabilecek tüm sorunların üstesinden gelebilirsiniz.

Ailenizde başka göz doktoru var mı?

İki kızım; Deniz ve Damla Öncel Los Angeles’ta tıp okuyorlar ve uzmanlıklarını göz üzerine yapacaklarını söylüyorlar. Babaları da göz doktoru Prof. Dr. Murat Öncel… Ben mesleğimi çok seviyorum Murat Öncel de çok severek yapıyor. Kızlarım da severek okuyorlar; ama yorulabilirler ki bence yorulmakta bir sakınca yok. Ben çalışmaktan ve yorulmaktan hiçbir şey kaybetmedim.

Temponuzdan biraz bahseder misiniz?

Her gün 07.30’da hastanede oluyorum. İlk önce vizitimi yapıyorum. O gün poliklinik günümse polikliniğe, ameliyat günümse ameliyathaneye geçiyorum. Hasta sayımız çok arttı, Türkiye’nin her tarafından FSM’yi duyup gelen çok hasta var. Evrak işlerimi genelde evde yapıyorum. Mutlaka eve iş taşıyorum. Bu sırada Sancaktepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin göz bölümünü kuruyoruz. Hastane şimdilik FSM’ye bağlı… Ameliyathanemizi tamamlama hazırlıklarımız devam ediyor. Tüm bu süreçler bittiğinde ise hastane çok önemli
bir ihtiyacı karşılayacak; çok yükselişe geçecek.

Sancaktepe’de de benzer sistemler uyguluyor musunuz?

Evet FSM Göz Bölümü’nde kurulan sistemi orada da uyguluyoruz. Herkesin poliklinik ve ameliyat günü belli, böylece hastalara randevu vermek kolaylaşıyor. Hastalar da hangi doktorun hangi gün nerede olduğunu biliyor. Ameliyathanede her günün sorumluları var; her gün bir eğitim görevlisi, başuzman ve asistan sorumlusu mevcut.

Bundan sonraki hedefleriniz neler?

FSM Göz kliniği iyi hizmet ve kaliteli uygulamaları ile artık bir marka ve Sancaktepe’nin de marka olması gerektiğini düşünüyorum. Asistanlarımıza çok iyi eğitim vermek, örnek klinik olma hedeflerimizi gerçekleştiriyoruz. Göz bölümü olarak sistemli ve hızlı bir şekilde işlerimizi yapıyoruz, çok fazla çalışıyoruz ve daha da iyi olmak, mükemmeli yakalamak için çalışmaya devam edeceğiz.

Ophthalmology Life 2017 26. Sayı