Yaşamın iz düşümünü fotoğraflarıyla yansıtan göz doktorlarının çalışmalarından örnekler vererek, farklı bir bakış açısı oluşturmaya çalıştık.
Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçımız Ara Güler, “Sanat olmasına lüzum yoktur fotoğrafın. Fotoğraf tarih olayıdır. Tarihi zaptediyorsun, bir makine ile tarihi durduruyorsun” diyor. Tarihi durdurmak, bir nesnenin, bir insanın, bir görüntünün, bir olayın iç yüzünü aydınlatma anlamına gelir. Fotoğraf o andaki akışa son verip, kayda geçirir. Bu anlamda, fotoğrafçılık gerçeğe tanıklık eder. Zaman, avuçlarımızın içerisinden kayıp giderken, belki son bir dokunuşu ona sunmak gerekir. Bu da fotoğrafla olur. Fotoğrafçılıkla gözün görebildiği, zihnin algıladığı yaşamın bir parçasını canlandırmak, günümüzün hızlı, akışkan, parçalı gerçekliğine farklı bir yanıt sunar. Böylece, yaşam biraz daha anlamlı kılınmış olur. Tarihi, gerçekliği boyutuyla yaşamın fotoğrafını çeken göz doktorlarının fotoğraflarıyla bir dosya hazırladık. Doç. Dr. Doğan Ceyhan, Opr. Dr. Caner Karadenizli, Opr. Dr. Hilmi Or, Prof. Dr. Ömer Faruk Yılmaz’ın fotoğraflarından örnekler sunuyoruz.
MAKRO FOTOĞRAFÇILIK
OPR. DR. CANER KARADENİZLİ
Makro fotoğrafçılık; her türlü canlı cansız küçük objeyi, ayrıntılarıyla birlikte fotoğraf makinesinin sensörüne en az 1/1 veya daha büyütülmüş şekilde “fullframe” yerleştirebilme sanatıdır. Makro fotoğrafçılık, bir su damlasının damlayış hareketinin, damlacığın küresel ayna özelliğinden yararlanarak “fisheye” benzeri mikro resimlerinin çekilmesine, dumanın gizemli resimlerinin yansıtılmasına olanak tanır. Bunun yanı sıra, kar kristallerinin dantelsi görüntüleri, değişik böcek ve çiçek resimleri gibi birçok ilgi alanlarına yönelme imkânı sunar. Günlük hayatta gözden kaçan bu mikro görüntüler, birçok insanı büyüleyebilecek özellikler içerir.
Makro fotoğrafçılığın temel zorluklarını; nesneye yakın çalışmayı gerektirmesi (böcek gibi hareketli canlıların resmini çekmeyi zorlaştırır) uygun aydınlatma için yardımcı ışık kaynakları veya makroflaş zorunluluğunun bulunması şeklinde sıralayabiliriz. Ayrıca, titremeyi engellemek için özel tripot kullanılma koşulu ve alan derinliğinin az olması nedeniyle, milimetrik farklarla netlik bozulduğu için, küçük bir objenin arka arkaya birçok resminin çekilerek yadımcı bilgisayar programları ile “stack” yapılması gerekliliği gibi birçok ayrıntı bulunur. Makro fotoğrafçılıkta, sabır, dikkat ve konsantrasyon çok önemli bir yer tutar.
GÖZ VE FOTOĞRAF MAKİNE LENSLERİ ARASINDAKİ BENZERLİK
Makro fotoğrafçılık çekimlerinde kullanmak üzere, birçok makro objektif bulunuyor. Makinenin 18/55’lik klasik kendi objektifini söküp ters tutarak veya bir adaptörle ters bağlayarak da ucuz ve yararlı bir makro objektif elde etmek mümkün. Çekimlerimde, kullanım rahatlığı ve kalitesi açısından çoğunlukla, 105 mm- f2.8,full frame 1/1 büyütme, autofocus+imaj stabilizasyon özelliği olan bir objektifi kullanmayı tercih ediyorum. Göz hastalığı uzmanı olarak, mikroskobik işlerle uğraşmamız ve fotoğraf makinesi merceği ile göz organı arasındaki benzerlik sebebiyle, birçok meslektaşımız da çok daha ileri düzeyde, makro fotoğrafçılık alanıyla uğraşmaktadır.
Günümüzde, yaygın olarak fotoğraf çekmekte kullanılan cep telefonları; DSLR makine ve objektiflerin sağlayabildiği enstantane ve diyafram ayarlarıyla oynanması olanaklarını sunmadığı için, estetik ve sanatsal fotoğraflar çekilme imkanı sağlamıyor.
UÇAKTAN ÇEKİLEN ZENGİN GÖRÜNTÜLER
DOÇ. DR. DOĞAN CEYHAN
Benim için gezi, var olan hayat rutininin dışına çıkmanın en eğlenceli yollarından biri. Farklı mekânları, farklı kültür ve yaşam biçimlerini gözleme şansı veriyor. Yaşanılan çevreden farklı görüntüler oluşturan her mekân ve yaşam tarzı, ilgimi çekiyor. Tabiat ve farklı kültürler hakkındaki bilginin artmasının, hayatın daha iyi anlaşılması ve anlamının güçlenmesine katkı sağladığını da düşünürüm. Bu nedenle, gezilen yerlerde gördüklerimi daha sonra hatırlatacak fotoğraflar çekmeyi severim. Bu fotoğraflara, biraz da estetik bir şeyler katabilirsem daha da mutlu olurum.
Benim gezi fotoğraflarım arasında, gezilecek yerin fotoğrafının uçaktan çekilmesi de vardır. Hatta en sevdiğim gezi fotoğrafı şekillerinden biri, uçaktan çekilmiş fotoğraflardır. Uçaktan çekilen fotoğrafları önemserim. Şehrin içinde anlaması güç bazı özellikler, uçaktan çekilmiş fotoğraflarla daha anlaşılır hale gelir. Örneğin İstanbul gezisinde deniz ile kentin ilişkisi kuşbakışı görülünce, İstanbul daha iyi anlaşılır diye düşünürüm. Bu nedenle, Van şehrinin de Van Gölü ile ilişkisi, Van’ı daha iyi anlamanızı sağlar.
VAN GÖLÜ FOTOĞRAFLARI
Sizlere, Doğu Anadolu Bölgesi üzerinden, uçaktan çekilmiş bazı fotoğrafları sunacağım. Van Gölü kendi başına bir doğa harikasıdır; bunun yanında çevresinde bu coğrafyaya özgü doğal güzellikler barındırır. Aynı zamanda bir krater gölü olan Nemrut Dağı; ülkemizin en yüksek dağlarından Süphan dağı, çok hoş fotoğraflar çekilmesine izin verir. Ayrıca, Van Gölü’ne karışan nehir ve derelerin gölün sodalı suyu ile karışımından oluşan renkleri de hoş bir renk cümbüşü oluşturur. Bu coğrafi özelliklerin uçaktan çekilmiş fotoğrafları, gezilen alanların görüntü imkanlarını zenginleştirir. Uçağın iniş ve kalkışlarında kullanabileceğiniz fotoğraf makineleri ile çekilmiş fotoğraflar, internetten izlenebilen hava fotoğraflarından çok daha farklı bakış açılarıyla, tabiatı ve şehirleri görmemizi sağlar.
NEDEN FOTOĞRAF
OPR. DR. HİLMİ OR
Göz doktorluğu mesleğinin yanı sıra uluslararası fotoğraf sanatı federasyonu sanatçısı, fotoğraf sanatta yeterlilik (doktora eşdeğeri) öğrencisi
Fotoğraf nedir? Görmenin, görülenin bir yansıması mıdır? Yoksa gerçeğin olduğu gibi fotografi (şık çizimi) olarak aktarılması mıdır? Görmenin kendisi bir yanılsama olduğuna, daha doğrusu yanılsamalardan oluştuğuna göre, görmenin bir kısmını kalıcı görüntüye çevirme çabalarından biri olan fotoğraf da bir yanılsamadır.
Tüm güzel sanatlar gibi fotoğraf da duygularımıza hitap eder. Çekilen “konu” değil, çekilenin izleyende yarattığı duygular önemlidir. Fotoğraf, kökeninde tümüyle teknik bir olaydır. Teknik ve sanatsal olarak yüzlerce detay iyi, doğru ve güzel fotoğrafa ulaşmamızı değil, yaklaşmamızı sağlar. Çünkü, her fotoğrafın “daha iyi”si çekilebilir. Bu nedenle söylenmiştir, “Dünyanın en iyi fotoğrafı halen çekilmedi” sözü.
EN GÜZEL FOTOĞRAF, FOTOĞRAFÇININ ZİHNİNDEDİR
Naçizane paylaşmış olduğum fotoğrafların da hep “daha iyi”leri çekilebilir. Ben naçizane, o anda objektifime düşmüş olanları paylaşıyorum. Bir fotoğraf çekilirken en güzel fotoğraf, çekilen kare değil, fotoğrafçının zihninde oluşan fotoğraftır. Onu paylaşmamız olası değil… Paylaştığım her bir fotoğrafın ayrı bir hikâyesi var ama önemli olan sizlere ne hissettirdiği. İsterseniz ben naçizane farklı teknikler içeren fotoğraflarımı paylaşayım, sizler de bu fotoğraflarda neler hissettiğinizi söyleyin. Ne dersiniz?
ŞARM EL ŞEYH’İN SU ALTININ GİZEMİ
PROF. DR. ÖMER FARUK YILMAZ
Barış Şehri” olarak anılan Mısır’ın Şarm El Şeyh kenti bir turizm cenneti. Deniz, kum ve güneşin buluştuğu eşsiz bir coğrafyada fotoğraf çekimi gerçekleştirdim. Kızıldeniz’in rengi çağrıştırdığı gibi hiç de kızıl değil, parlak, berrak, net bir lacivert. Kent, pembeye, ara sıra da kızıla çalan dağların arasında süzülen Kızıldeniz’in kıyısında kurulmuş. Altın rengine çalan kumlu plajlarda, kışın da güneşlenebilirken, mercan resifleri başta olmak üzere, zengin sualtı yaşamına tanık olunabiliyor. Bu denizaltı alemini ve güzelliklerini siz meslektaşlarımla paylaşmak isterim.
Ophthalmology Life 2014 21. Sayı