Opr. Dr. Alper Çukur için uzun pozlama ile elde edilen görüntüler; minimal yapıda, hayatın hareketini içinde barındıran ferah fotoğraflardı; insana hissettirdikleri ile sanatın ta kendisiydi. Dr. Çukur’un bu tarz fotoğraf çekimlerin in nasıl yapıldığını çözmesi çok uzun sürmedi ve ardından uzun pozlama ile yaptığı çalışmalar, açtığı sergiler, yurtdışında yayınladığı birçok eser ve aldığı ödüller ile Dr. Çukur aynı zamanda uluslararası bir fotoğraf sanatçısı olarak isim yaptı. Dünyaca ünlü kiralama şirketi Airbnb’nin de Türkiye’de çalıştığı fotoğraf sanatçılarından biri olan Dr. Çukur ile fotoğrafa olan tutkusu ve çalışmaları üzerine konuştuk.
Fotoğraf portföyünüze baktığımızda size has bir üslubun oluştuğu hemen fark ediliyor, tarzınız nasıl oluştu? Fotoğraf çekme serüveninizi başladığı andan itibar en anlatabilir misiniz?
İlk dijital makinemi 2004 yılın da almıştım. Yarı profesyonel bir makineydi. Güneydoğu Anadolu’ya yapılan bir kültür gezisinde öylesine gördüğüm yerleri amatörce çekiyordum. Gördüğüm yerlerden çok etkilendim, Hasan-Keyf’ i, Midyat’ı ve bölgenin diğer turistik mekânlarını gezdik, fotoğrafladık. Fotoğrafla olan tutkulu ilişkimde bu gezin in çok büyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Üzerinde çalıştığım fotoğrafları yurtdışındaki fotoğrafla ilgili spesifik internet sitelerine gönderdim ve oralarda yayınlandı. Bu şekilde fotoğraflar üzerine yorumlar yapılabilmesine açık olan birçok siteye fotoğraflarımı göndermeye başladım. Bu sırada okumaya, çekilmiş fotoğraflara bakmaya, çekmeye ve fotoğraf makinesi için teçhizatları incelemeye devam ediyordum. Bu süreç kendi tarzımı bulmama ve oluşturmama vesile oldu. Uzun pozlamayla çekilen bir fotoğraf örneğine rastladığımda ise fotoğrafa bakışım değişti. O andan itibaren kesinlikle uzun pozlama tekn iği ile fotoğraf çekmeye karar verdim. Tarzımı bulmuştum.
HAYAL İÇİNDE HAYAL ANLATIYOR
Fotoğraflarınızın aynı zamanda felsefi bir bakış açısını yansıttığını söyleyebilir miyiz?
Aynen öyle… Uzun pozlama tekniğine ilk başladığımda fotoğrafların görünüşü estetik olarak ben i oldukça etkiledi. Gözün gördüğünden çok daha farklı son uçlar vermesi beni çekti. Aynı fotoğrafa bakan herkesin kendinden bir şey bulabildiği, görebildiği, hislere hitap
eden bir tarz olduğunu düşünüyorum. Yani kesinlikle belgesel fotoğrafçılık değil, görünmeyenin ardındakine hitap eden bir yapı. Edgar Allan Poe’nin “Tüm gördüklerimiz ve göründüğümüz.. Bu ancak hayal içinde hayal!” sözünü doğruluyordu. Fotoğraflarımdaki minimalist yapı aynı zamanda benim hayat anlayışımda var. Minimalist akım bana hitap ediyor. Hayatımda da fotoğraflarım gibi karmaşayı sevmiyorum, sadeliği seviyorum. Tıpta
göz branşını seçmeminn edeni de budur.
Türkiye’de bu alanda çekim yapanlar var mı?
Dünyada yalnızca bu teknikle çeken sanatçılar var, bu bir akım. Ben de Türkiye’de yalnızca bu alan da fotoğraf çeken birkaç kişiden biriyim. Bunu başarmak için çok çaba harcadım ve
harcamaya da devam ediyorum. Bu konuda unutamadığım birçok anektod var. Bir gün boyunca yağmur altında çekim yapıp, beğendiğim yalnızca tek bir karenin çıkması ya da çekim yaparken dalgalar arasına düşüşüm gibi… Hepsi ben im için çok önemli. Bu arada yakaladığım o tek fotoğraf Meksika’da bir kitabın kapağı oldu.
Çekim yönteminizden bahseder misiniz?
Uzun pozlamada geniş açı ile çekimler yapıyorum. Tripod şartı var. Uzaktan kumanda ve 10,6, 3 spotluk N D filtre kombinasyonları kullanıyorum. Bu sayede dakikalarca fotoğraf çekimi yapılabiliyor. İnsan ya da portre çekimi yapmıyorum. Gökyüzü ve deniz beni
çok etkiliyor; yalnızca doğa çekiyorum. Uzun pozlama tekniğini uygularken deniz düzleşiyor, dalgalar duruluyor, gökyüzü ise tam tersine hareketleniyor. Normal bir gözün göremediği bir şey bu, ama makine çekebiliyor. Yağmur sonrasın da ve bulutlu havalarda çok güzel fotoğraflar elde ediyorum. Gün eşin tepede olduğu öğlen saatleri çekim için çok uygun olmuyor.
Belirlediğiniz özel mekânlar var mı?
Fotoğraf çekmeyi sevdiğim mekânlar var; deniz kıyıları ilgimi çekiyor. Mesela İzmit’te böyle sevdiğim bir iskele var. Belki de 50 kere o iskeleye gitmişimdir. Günün her saatin de o iskelede fotoğraf çekmişimdir. Bu şekilde aynı mekânda değişik ışık şartlarında çok
farklı fotoğraflar çıkartabiliyorsunuz. Arabaya atlayıp hiç bilmediğim yerlere gidip fotoğraf çekmeyi de seviyorum. Spontane olarak gidip kendi kendime keşfettiğim yerler var… Çoğunlukla tesadüfen buluyorum çekim yapacağım yerleri.
Çekmek isteyenler, yeni başlayanlara neler söyleyebilirsiniz, önerileriniz nelerdir?
Teori kısmını öğrenmek kolay; sonrasında başlıyor sanat… Herkes resim yapabilir; ama maharet farklı çizimler yapmaktadır; fotoğraf çekmek de buna benziyor. Ya da satranç oynamak gibidir fotoğraf çekmek… Kuralları hemen öğrenirsiniz, ama iyi oynamak yıllarınızı alır. Kişi öncelikle hangi tarzda fotoğraf çekmek istediğine karar vermeli ve o yön de kendini geliştirmelidir. Güzel olanı fark edebilmek, yanılgıya düşmemek için çok fazla fotoğraf görmeli insan. Binlerce fotoğraf çekmeli. Fotoğrafı sevmek; hem fotoğrafa dikkatli bakmayı hem de çok çekim yapmayı gerektiriyor.
DR. ALPER ÇUKUR’UN ÖDÜLLERİ
• Honorable Mention, MIFA Photo Awards 2015
•Two Honorable Mentions, One Shot: One World, Non-Professional
Honorable Mentions, International Photography Awards 2013
• 1st Place, International Photography Awards, 2012 Top Country Picks
from Annual Competition
•Six Honorable Mentions in International Photography Awards 2012
•3rd Place in Man-Made Category in Digital Photographer of the Year 2009
•Three Honorable Mentions in International Photography Awards 2009
DR. ALPER ÇUKUR’UN FOTOĞRAFLARININ YER ALDIĞI YAYINLAR
•Digital Camera World Magazine, October 2015
•N-Photo Magazine – February 2012
•Able Muse, Poetry, Prose & Art – Print Edition – Winter 2011
•Fotoblur Magazine, Winter 2011
•Bluecanvas Magazine Issue #10
•Fotoblur Magazine,Summer 2009
•Digital Camera Magazine, April 2009
•Album cover photograph of Kroke’s “Out of Sight” (2009)
Dr. ALPER ÇUKUR’U TAKİP EDECEĞİNİZ ADRESLER:
Web: http://www.alpercukur.com/
Instagram: alpercukur_photography
Ophthalmology Life 2017 26. Sayı