Ahıska merkezinde tarihi yerler arasında tarihte birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış Ahıska Kalesi yer alır. Kale içerisindeki bulunan Ahmediye Camisi Osmanlı Dönemi’nden kalmıştır. Ahıska Beylerbeyi Hacı Ahmed Paşa tarafından yapılan Ahmediye Camii, 1749 yılında tamamlanmış. Rus Çarlığı tarafından ak minaresinin sökülerek kiliseye çevrilmesinin ardından, günümüzde Gürcistan Hükümeti tarafından restore edilmiş ve müze olarak kullanıma açılmıştır.
OPR. DR. İBRAHİM AHISKALI’NIN KALEMİNDEN; AHISKA’YA YOLCULUK
Ahıska Türkleri, günümüzde hem Kafkasyalı hem Karadenizli hem de Anadolulu sayılıyor.
Ahıskalılar bu üç coğrafi bölgenin kültürünü, dinini, dilini, örf ve âdetlerini, yurt ve ülkü birliğini, mirasını nesilden nesile taşıyabilmişler.
Bugün, Gürcistan’ın Samtskhe-Javakheti bölgesi içerisinde yer alan Ahıska şehri, Ardahan’ın Posof ilçesinin sınır komşusudur. Kuzey Doğu Türkiye ile Güney Batı Kafkasya’nın birleştiği sınır noktalarından biri olan Ahıska, tarihin çok eski dönemlerinden itibaren Türklerin yaşadığı bir yerdir.
Tarihi kayıtlarda, Ahıska’da M.Ö. 4. yüzyıl civarında Hun Türklerinin yaşadığı belirtiliyor. Türklüğün Anadolu’dan çok daha önce başladığı Ahıska’da Kıpçak Türklerinin önemli bir rolü bulunuyor. Ahıska ve çevresi, 1068’de Sultan Alparslan tarafından fethedilir ve Selçuklu Devleti’ne katılır. Oğuz Türklerinin bölgede yerleşmesine karşı, Gürcü Kralı II. David 1118 yılında bölgeye Kıpçakları davet eder. Gürcü Devleti’nin yönetiminde kurduğu orduyla çok güçlü bir hâle gelen Kıpçaklar, 1267 yılında Ahıska’da Atabek Devleti’ni kurar. Atabek Devleti daha sonra Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safevî Türk devletlerinin himayesinde, 310 yıl hüküm sürmüştür.
AHISKA’YA OSMANLI İMZASI
Osmanlı Devleti, 1578 yılında Ahıska topraklarını bünyesine katarak Çıldır Eyaleti’nin başkenti yapmıştır. Bugünkü Ahıska Türkleri, Osmanlı Hükümdarı Sultan III. Murat Han Dönemi’ne denk gelen 1573-1578 yıllarında, Orta Anadolu’nun Konya, Yozgat ve Tokat illerinden Ahıska’ya gönderilip yerleştirilen Osmanlı Türklerinin torunlarıdır. 250 yıla yakın bir süre, Osmanlı’nın Çıldır Eyaleti’nin başkenti olan Ahıska, önemli bir kültür ve ticaret şehriydi. Rus Çarlığı tarafından 1828’de alınan Ahıska Kalesi’nin ardınca 1829 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında imzalanan Edirne Anlaşması uyarınca Ahıska, Rus Çarlığı’na bırakılır. Bununla birlikte Ahıska halkı, Osmanlı’yla olan bağını hiçbir zaman koparmaz.
BÜYÜK SÜRGÜN BÜYÜK ACILAR
Ahıska Türkleri’ne karşı 1930’lu yıllarda Stalin tarafından uygulanan baskıcı politika sonucunda büyük acılar yaşanmıştır. 1941-1945 yıllarında gerçekleşen İkinci Dünya Savaşı’nda Ahıska ve çevre illerinde yaşayan 15-55 yaşlarındaki 45 bini aşkın Ahıskalı, Sovyetler Birliği tarafından Almanlara karşı savaşmak üzere cepheye gönderilmiştir. Cephede savaşan Ahıskalılardan habersizce geride kalan aile üyeleri ise bugünkü Türkiye-Gürcistan sınır bölgesinde Türk istihbarat organları için casusluk kaynağı olma ve kaçakçılıkla suçlanmıştır.
Sovyetler Birliği Lideri Stalin ve İçişleri Bakanı Lavrentiy Beriya’nın 6279 sayılı gerekçeli kararıyla 14 Kasım 1944 tarihinde, Gürcistan Ahıska’dan 90 bine yakın Ahıska Türkü Orta Asya’daki Türkistan steplerine, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’a sürgün edilmişlerdir.
ÜÇ KÜLTÜRÜN BİLEŞİMİ HALK
Ahıska Türkleri, kendilerini hem Kafkasyalı hem Karadenizli hem de Anadolulu sayar. Kültürel bir zenginliğe sahipler. Kendilerine has düğünleri, yemekleri ve giyim tarzı bulunuyor, Kafkasya’daki en renkli halklardan biri. Ahıska yöresel yemeklerinden en çok sevileni de Ahıska mantısı ve et hinkali dünyaca tanınıyor.
DİLLERE DESTAN DOĞA MANZARASI
Ahıska’nın Abastuban, Hırtız, Aspinza, Adigon, Ahılkelek, Azgur başta olmak üzere 200’e yakın köyü bulunur. Türkiye’ye 15 kilometre mesafede bulunan Ahıska, Posof Çayı’nın iki yakasında kuruludur. Ahıska, Rize ve Artvin gibi Doğu Karadeniz iklimine ve coğrafi yapısına benzerlik göstermektedir. Yüksek dağları, ormanları ve olağanüstü çeşitli bitki örtüsüyle müthiş bir görsel şölen sunar. Coğrafi güzellik, kentin her yanını kaplar. Ahıska topraklarını sulayan en önemli akarsu olan Kür Irmağı Hazar Denizi‘ne doğru akar. Genel olarak Karadeniz gibi dalgalı bir yapıya sahip olan Ahıska, sulak ve tarıma elverişli topraklara sahiptir. Özellikle Abastuban, çam ormanlarıyla kaplı dağlar arasında, dar vadide kurulmuştur ve kaplıcasıyla tanınır. Aspinza’yla birlikte dillere destan doğa manzarasıyla turistlerin de uğrak yeridir. Temiz havası, şifalı bitkileri ve kaplıcaları ile Abastuman Parkı ve orman içerisinde bulunan Göl Kenarı Balık Restoranı güzelliğini perçinler.
AHISKA’YA DAYANAN SOYAĞACI
Ailesinin kökenlerinden soyadını alan, Ahıska kentinden gelen Opr. Dr. İbrahim Ahıskalı’nın ailesi, 14 Kasım 1944 Sürgünü’nden sonra Özbekistan’a oradan da Azerbaycan’a göç eden ve orada yaşayan Ahıska Türklerinden.
Azerbaycan’ın Bakü kentinde doğan Opr. Dr. Ahıskalı ilk ve orta öğrenimini de bu kentte tamamladı. Bakü’deki Neriman Nerimanov Tıp Üniversitesi mezunu olan Opr. Dr. Ahıskalı, Anesteziyoloji ve Reanimatoloji branşında ihtisas yaparak bir süre Saatli ilçesi Devlet Hastanesi’nde görev yaptı. 2005 yılında Türkiye’ye gelerek Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda asistanlık eğitimine başlayan Opr. Dr. Ahıskalı, 2011 yılından itibaren Erzurum Palandöken Devlet Hastanesi’nde göz hastalıkları uzmanı olarak çalışıyor. Dr. Ahıskalı, Erzurum’da yaşamayı sevdiğini belirterek insanlarının iyi niyetli, mert ve doğru olduğunu söylüyor.
Ophthalmology Life 34. Sayı