İçimizden bazılarının maruz kaldığı bazılarının ise hen üz yüz yüze gelmediği ‘Sağlık
çalışanlarına şiddet’ gün demimizden maalesef düşmüyor.
Dünya aynen ‘Matrix’ filmindeki gibi. Yaşanmış gerçekliğin içinde bizler yol alırken bir
mekanizma bir şekilde günlük hayatlarımıza dokunuyor. Cendereden çıkmak istiyorsunuz
çıkamıyorsunuz. ‘Bugün kimseyle tartışmayacağım, karşımdaki yanlış konularda
konuşmaya devam etse de teflon tava gibi olacağım. Sözleri bana yapışamayacak’ deseniz
de maalesef bunu başaramıyorsunuz.
Kişiliğiniz dünyadaki yanlışları düzeltme üzerine kurulu ise zaten yandınız. Hasta veya
yakınına işin, hastalığın, ameliyatın doğrusunu anlatırken ister istemez karşıdan gelen
tepkileri göğüslemek zorunda kalıyorsunuz. Hele hastalar sizden önce gittikleri doktorları
anlatmaya başladıkça, onları kötülemeye devam ettikçe ve kocaman bir poşetten yıllardır
biriktirdiği ama kullanmadığı ilaçları size çıkarıp göstermeye çalıştıkça bir yerde “DUR”
demek zorunda kalıyorsunuz. Burada söylenecek çok güzel bir söz var. “Geçmiş geçmişte
kalsın. Artık önümüzdeki maçlara bakalım.” Ama hasta veya yakını spordan uzaksa bu
cümleniz de her an havada kalabilir. O takdirde bir ton daha alttan almaya başlamanız
gerekebilir.
“Teşekkür ederim. Bugüne kadar yaşadıklarınızı dinledim. Artık neler yapabileceğimizi
konuşalım” cümlesini dağarcığınızda ya da darağacınızda bulundurmalısınız.
Cerrahsanız ve hastaya ameliyat yapacaksanız işiniz daha da zor olacaktır. Hastanın tüm
yakınlarının poliklinik muayenesinde içerde bulunması sizin lehinizedir. Dışarda kalacak
bir akrabası veya arkadaşı her zaman muhtemel bir mayın tarlasıdır. Bilin ki ameliyat
sonrası patlama o kişiden gelecektir. Çünkü sizi ameliyat öncesi dinlememiştir, bilgi sahibi
değildir, hakkınızda olur olmaz konuşacak ve bilgisizliği ile sizin bilgi verdiğiniz diğer hasta
yakınlarını da patlamaya hazır bir bombaya dönüştürecektir.
Özel hastanede çalışıyorsanız iyi niyetinizle ücretsiz yaptığınız bir ameliyat da yine sizin
için muhtemel bir tartışma zemini yaratabilir. Hasta ve ya yakını burada sizin iyi niyetinizi
göz ardı edebilir. Yapmak zorunda olduğun uz hissine kapılabilir. Bu hasta grubunun
dayanakları da hastane müdürü ya da sahipleridir. Sizin onların yanında bir ‘ işçi’ olduğunuz
ve asıl ‘gratis’ onayını üst kademenin verdiğine inanırlarsa aynı ameliyatı bir daha yapmanızı bile talep edebilirler. Bu hasta grubun da ‘patronun kim olduğunu’ ve asıl kararın sizin onayınızla verildiğini poliklinik muayenesinde ameliyattan önce hissettirmeniz sorunu
çözebilir.
Sağlık, insanların birbirine sıkça beden ve söz ile temas ettiği bir bilim alanıdır. Ne kadar
çok temas varsa o kadar çok soruna hazır olmanız gerekir. Çok insan, çok ameliyat, çok
söz; çok fikir ayrılığı demektir. Güçlü olmalısınız. Yumuşak ve sevecen olmalısınız. Ama
bu karakter bile bir kısım hastanızı düzeltirken bir kısmın da geri teperek ‘ezilmenize’ yol
açabilir.
Kısacası işimiz çok ama çok zor. Ve yapacak başka bir mesleğimiz yok. Bir profesör
arkadaşım şöyle dedi: “Bun aldım artık. Bu işi bırakacağım ama ne iş yapacağım? Hiçbir
yeteneğim ve başka bir mesleğim olmadı ki!”
Kaybeden kim? Bu sorunun cevabı çok önemli…
Kaybeden hastalar.
Sağlık çalışanlarına sözlü veya bedensel şiddet devam ettiği sürece hekimler ‘ sorunlu’
hastalara bakmamayı hatta cerrahilerini yapmamayı tercih edeceklerdir. Bu da hasta ve
yakınını çaresizliğe ya da daha yüksek maliyetli çözümlere itecektir.