Yüzyıllarca geriye gidilip bakıldığında kadınların hastabakıcılık, ebelik ya da değişik özellikte şifacılık yapıyor olmalarına rağmen, doğrudan hekimlik yapmaları, yakın zamanlara kadar mümkün olmamıştır.
Gürcistan Oftalmoloji Kongresi’ne katıldığımda, dinleyicilerin çok ağırlıklı olarak kadınlardan
oluştuğunu görünce, Başkan Merab Dvali’ye takılmadan edemedim : “Burada kadın
egemenliği var ve siz azınlıkta kalmışsınız . “O da bana, “Aynı şeyi ben de sizin ülkenizde gördüm, siz de çok farklı değilsiniz “ dedi. Gerçekten de şöyle bir düşününce, Türk Oftalmolojisinde de kadınların ne kadar çok olduğunu, hatta tüm branşlara bakacak olursak bu yaygınlığın giderek de arttığını düşündüm.
Aslında yüzyıllarca geriye gidilip bakıldığında kadınların hastabakıcılık, ebelik ya da değişik
özellikte şifacılık yapıyor olmalarına rağmen, doğrudan hekimlik yapmaları, yakın zamanlara kadar mümkün olmamıştır. Gerçekten de 19. yüzyılın sonuna kadar hemen hemen tüm dünyada, hekimlik erkek mesleği ve uğraşı olarak görülürdü. Amerika’da ilk defa, 1847’de Harvard Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırmayı başaran Harriot Hunt, okulu bitirmişse de gerçek bir tıp diploması yerine homeopatik derece diye bir diploma ile mezun edildi. ilk diplomalı kadın tıp doktoru, Elizabeth Blackwell 1849’da, ancak 17 tane okula müracaat edip reddedildikten sonra yeni açılmış küçük bir tıp okulundan (Geneva Medical College NewYork) mezun olup diploma almayı başarmıştı. Kendisi ve kız kardeşi Elly o kadar zorluk yaşadılar ki, nihayetinde 1860 yılında New York ‘ta Women’s Medical College of the New York Infirmary adı ile sadece kadınların eğitim aldığı bir tıp okulu açtılar. Bu kurum bugün hala New York University Downtown Hospital olarak devam etmektedir1, 2. Bu hastaneyi açtıktan sonra da özellikle kadınların hekimlik alanını bir meslek olarak seçmeleri ve ilerlemeleri
konusunda büyük uğraşlar vermiş ve bu konuda birçok makale ve kitap yazmışlardır.
DR. SAFİYE ALİ (2 ŞUBAT 1894/ 9 TEMMUZ 1952)
Tam da bu yıllarda, İstanbul’da, özellikle orduya hekim yetiştirmek amacı ile Tıphane-i Amire 14 Mart 1827’de açılıyor ve 1867’de de Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye olarak sivil öğrenci de almaya başlıyor, ama kız öğrenci kabul etmiyordu. Hatta 1912’de isviçre Tıp Fakültesi’nden mezun olup Bosna’da doktorluk yapmış bir kadının Hariciye Nezareti kanalıyla Osmanlı Devleti’nde çalışıp çalışmayacağına ilişkin müracaatı “Osmanlı Devleti’nde kadınların doktorluk yapmalarının usulden olmadığı “ şeklinde cevaplanmıştır1. Bu durumda, kızlar tıp okumak için yurt dışına gitmek zorunda idiler. Bunun ilk iki örneği olarak, 1915 yılında izmir’den iki genç kızın, Suat Mahmut ve Fatma Saade’nin Cenevre Tıp Fakültesi’ne gidişlerini görürüz. Safiye Ali ise, önce Beşiktaş Rüştiyesi’ni daha sonra da Amerikan inas ((KKız) Koleji’ni bitirir ve kendi anılarında, doktorluğa heves etmesinde, kolej müdiresi Mary Mills Patrick’in etkisi olduğunu söyler. Maarif vekaletinin bursu ile Würzburg Julius Maximillians Üniversitesi Tıp Fakültesine gider ve 1921 mayıs ayında başarılı bir tez ile mezun olur. Sonra İstanbul’a döner ve çalışma hakkı almak üzere diplomasının kabulü için çaba sarf eder ve başarır. Sonra da tekrar aynı okuluna dönerek kadın ve çocuk hastalıkları
ihtisası yapar ve Dr. Ferdinant Krekeler ile evlenir. Dr. Krekeler, aslında aynı üniversitede göz kliniği başasistanıydı. Ancak, oradaki kariyerini bırakarak Safiye Ali ile istanbul’a gelir ve Ferdi Ali ismi ile hekimlik yapmaya devam eder. Buradaki ilginç olan husus, bu isim, Ferdinant‘ın
kısaltılmışı olarak zaten kullanılan Ferdi isminin arkasına, Safiye’nin o zaman sanki soyadı gibi kullanılan babasının adı olan Ali’nin eklenmesi ile elde edilmişti1, 3 .
SAFİYE ALİ İLE MARY MILLS PATRICK’İN YOLLARI TEKRAR KESİŞECEKTİR
Türkiye’nin kız öğrenci kabul eden ilk tıp okulu, Amerikan Kız Koleji Tıp Bölümü (Department of Medicine, CConstantinople Woman’s College), Patrick’in okul müdürlüğü sırasında açıldı. Aslında bu düşünce yeni değildi vve Üsküdar’da, okul ilk açıldığı zaman bile düşünülmüş ama gerçekleşmemişti. Daha sonra Patrick, Amerikan Kızılhaç’ının desteği ile bu okulu 1911’de açmak için girişimde bulunduysa da, Trablus, Balkan ve 1. Dünya savaşları bu düşüncenin gerçekleşmesini engellemişti. Mütareke döneminde bu düşünceyi benimseyen Amiral Mark LLaambert Bristol (1919-1927 yılları arasında, Türkiye’de Amerika Temsilcisi olarak bulunmuştur) istanbul Kız Koleji bbünyesinde bir tıp okulu ve ona bağlı olarak da
bir Amerikan Hastanesi ve hemşirelik okulu açılmasını destekledi. Ağustos 1920 ‘de açılan okul, New York Columbia Üniversitesi’nin eğitim planı doğrultusunda bir sistem ile 6 yıl ssoonunda tıp doktoru ünvanı verecekti ve ilk öğrencileri 19 tane Rus ve Bulgar
kızı idi. Daha sonraki yıl, ilk Türk kızları başladı: Hamdiye Abdürrahim ve Sabiha Süleyman. Tıp Okulu için de şimdi Boğaziçi Üniversitesinde erkek yurdu olarak kullanılan, Bingham Hall inşa edilmeye başlandı1, 4. Okul müdiresi Mary Mills Patrick, eski öğrencisi Safiye Ali’nin İstanbul’a döndüğünü duydu. Hemen davet ederek okulda ders vermeye başlamasını sağladı. Safiye Ali, tıp bölümünde jinekoloji ve obstetrik dersleri vermeye başlamıştı. Bu yıllarda, sadece kızlar için açılan ve ingilizce eğitim vermekte olan bir tıp fakültesi olarak, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Türkiye için çok olağandışı bir olaya tanık olunmaktaydı. Türk kızları da buraya kayıt yaptırsınlar diye teşvik edilmeye başlanmıştı. Burs verilerek, kızların hekim olması özendirilmeye çalışıldı. Safiye Ali de genç bir hekim olarak, yeni öğrencilere elinden geldiğince bilgisini aktarmaya çaba göstermekteydi. O da şu sorumluluğunun
bilincindeydi: Bir tıp fakültesinde ilk kadın öğretim üyesi olmuştu. Bu kadar ilkin bir arada
yaşandığı bir dönemdeki heyecanını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.
TEVHİD-İ TEDRİSAT’IN ARDINDAN
Öğrenciler dördüncü sınıfa gelmişken, 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu yürürlüğe girdi. Tıp eğitiminin milli olması düşüncesinden hareketle, kolej idaresi tarafından kurulan bu tıp okulunun eğitimine devam edip etmeyeceği konusu, İstanbul Darülfünun Emirliği’nin görüşüne bırakıldı (İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü). Bu gelişmeler üzerine, Kolejin mütevelli heyeti tahsisat yetersizliği gibi bir gerekçe göstererek okulu kapattı. Öğrencilerden bir kısmı, o yıllarda kız öğrenci kabulüne başlayan İstanbul Darülfünun’a geçti, bir kısmı da yurt dışında eğitimlerini sürdürdüler. Bunlardan 10’u diploma aldı. Okulun kapanmasının ardından, Patrick’in, çok önem verdiği bu sürecin sona ermesiyle çok derin bir hayal kırıklığı yaşadığını ve uzun yıllar görev yaptığı İstanbul Kız Koleji Müdürlüğü’nden istifa ederek, Türkiye’den ayrıldığını görüyoruz. İstanbul’da kaldığı dönemin tarihini de yazan Patrick’in “Son Sultanların İstanbulu’nda” isimli kitabı, o dönemi çok ilginç yönleri ile anlatır. Bugün Boğaziçi Üniversitesi’nin mezuniyet törenlerinde verilen ödüllerden birisi Patrick’in adını taşır. Fakat, 25 Şubat 1940’ta vefat ettiğinde, aklı hala son ana kadar İstanbul’daydı. Gerçekten de New Hempshire Centerbury mezarlığındaki mezar taşında “İstanbul Kız Koleji Kurucusu” ibaresinden başka bir şey yazmaz5. Safiye Ali, bu kısa öğretim üyeliği serüveninden sonra, bir yandan serbest hekimlik yaparken , bir yandan da Kızılay (Hilal-i Ahmer ), Süt Damlası Derneği , Türk Anneler Birliği, Türk Kadın Birliği gibi pek çok farklı sivil toplum kuruluşunda çok etkin görevler alarak , Cumhuriyetin kadınlara tanıdığı hakların genişletilmesi, ana ve çocuk sağlığı gibi pek çok konularda görev aldı ve ülkemizi pek çok uluslararası kurum ve kuruluşta, kongrelerde temsil etti3, 6.Eşi Ferdi ile 1929’da tekrar Almanya’ya Dortmund’a giderek orada hekimlik mesleğine eşi ile birlikte devam etti ve 1938’de meme kitlesi tanısı ile ardı sıra ameliyatlar ve tedaviler ile geçen ikinci dünya savaşı yılları ve sonrasında, sağlık sorunları ile yaşamını sürdürüp 1952 yılında
Dortmund’ta vefat etti. Eşi Ferdinant da 1970 yılındaki vefatına kadar, Dortmund’ta göz hekimi olarak çalıştı.Dortmund merkez mezarlığında, mezarı başında, Alman Kadın Doktorlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Lehmann, Safiye Ali’nin yaşam öyküsünü ayrıntısıyla anlattıktan sonra şöyle demişti: “Safiye’nin yüreği bir pırlantaydı, O yüksek ruhlu, insancıl bir varlıktı, bizim kalbimizde, hayranlık duyduğumuz büyük bir yardımsever melek olarak yaşayacaktır.”1, 3.
Bu ilk kadın tıp öğretim üyemizin ve ilk kadın doktorlarımızdan birisinin ismi sadece küçük bir
sağlık ocağında yaşatılmaya çalışılıyor: istanbul’da Çekmeköy’de (!)7, 8 .
Not: Kaynakçada 1. sırada bulunan kitabın yazarı istanbul Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı önceki Başkanlarından Sayın Prof. Dr. Nuran Yıldırım’a , özellikle tarihin derinliklerinde kalan çok önemli şahsiyetlerden birisini ayrıntıları ile gündeme getirerek bize ışık tutmuş olduğu kitabı için teşekkür eder saygılar sunarım.
Prof. Dr. Nuran Yıldırım
KAYNAKÇA :
1. Nuran Yıldırım : Türkiye’nin ilk Kadın Doktoru Safiye Ali. Tarih Vakfı Yurt yayınları 2012.
2. http://www.biography.com/people/elizabeth-blackwell-9214198
3. Taha Toros : O Güzel insanlar .Aksoy Yayıncılık . 2000.pp.7-10.
4. Marry Milles Patrick : Bir istanbul Macerası ,istanbul Kız Koleji. Tez Yayınları 2001.
5. http://www.findagrave.com/cgi-bin/fg.cgi?page=gr&GRid=100618151
6. http://www.sozcukitabevi.com/mary-mills-patrick
7. http://timursumer.com/?p=5202
8. http://www.istanbulhalksagligi.gov.tr/kurumsal/kuruluslar/aile-sagligi-merkezleri?town=16
Prof. Dr. Süleyman Kaynak
Ophthalmology Life 2016 23. Sayı