GÖZ TAŞI VE HİTİTLER

GÖZ TAŞI, HİTİTLER VE HİTİT UYGARLIĞININ BULUNMASINDA ÖNEMLİ BİR AŞAMADIR.

“Ekmeği yiyorsunuz, suyu içiyorsunuz.” Bir Hitit yazısındaki bu cümle, konumuzun içeriğini oluşturan Hititler ve Hitit uygarlığının bulunmasında önemli bir aşama olan göz taşıyla ilgili. Hadi anlatalım! Halk arasında göz taşı olarak bilinen göz kapaklarında konkresyon ile tabii ki bu konunun bir alakası yok… 1870 yılında, Suriye’nin Hamat şehrine gelen iki Amerikalı, Mısır hiyeroglif yazısına benzeyen ama Mısır’a ait olmayan dört adet taş bulur. O yıllarda, Suriye, Osmanlı İmparatorluğu’na ait. Bu taşları Suriye Valisi Suphi Paşa’dan isterler. Yerliler taşın birinin romatizmaya iyi geldiğini söyleyerek vermez. William Wright resmi makamların yardımı ile taşları alır. 1871’de ise bu sefer Halep’te bir cami duvarında benzer bir taş görülür. Taşın üzeri aşınmış durumdadır. Halk göz ağrısına iyi geldiği için gözlerini bu taş üzerine sürmektedir. İşte göz taşı, bu taştır. Tüm bu taşlar toplanır ve okunmaya çalışılır ama bu, henüz bilinmeyen bir dildir. Bu sırada, Boğazköy ve Alacahöyük’te de benzer yazılar saptanmıştır hele Boğazköy’de, Yazılıkaya’daki hiyeroglif benzeri yazı, bu taşlardaki yazılara çok benzemektedir. Toroslarda İvriz’de de aynı yazı bulunur. Güney Anadolu’ da Kargamış’ta da aynı yazı bulunur. Sonuçta Anadolu’nun en batısından Suriye topraklarını da içine alan yeni bir uygarlık keşfedildiği anlaşılır. H. Says’da tüm bu bilgileri toplar ve 1879’da kitabını basar. Bu yazıların Tevrat’ta, Mısır ve Asur kaynaklarında adı geçen Hititlere ait olduğunu söyler. 1887 yılında Mısır firavunları arasında tek tanrıya inanan ve uygarlığını Amarna’ya taşıyan Firavun Akhenaton (IV.Amenhotep) zamanındaki mektuplar bulunur. Bu mektuplar, Hatti kralı Şuppiluliuma’dan bahsetmektedir. 1873 yılında, Fransız Ernest Chantre, Boğazköy’deki yazı ile Amarna’da bulunan yazıyı karşılaştırır. Bu, bilinmeyen bir uygarlıktır ve Osmanlı’dan izin alarak 1906 yılında Boğazköy kazılmaya başlanır. Şimdi sıra dilin okunmasına gelmiştir. Çek Bilgini Bedřich Hrozny, dilin İndo-Germen olduğunu söyler ve karşılaştırma ile ilk Hitit cümlesini çözer. Babilliler yazıda kelimeleri ayırmaz oysa Hitit yazısı, günümüz yazısı gibi ayrı ayrı yazılan kelimelerden oluşmaktadır. Bu da tarihte bir ilktir. İlk çözülen cümle şudur: “Nu Ninda-an ezzateni watar-ma ekkuteni”. Ninda kelimesi Sümerlerde ekmek anlamına gelir. Hrozny, ‘watar’ ı Almanca wasser ve İngilizce water ile karşılaştırır ve ona su der. Ezzateni ise Almancada yemek olan ezzan olmalıdır. Suyun arkasından gelen kelimede Latincedeki akua olmalıdır. Sonuçta cümle tamamlanır: “Ekmeği yiyorsunuz, suyu içiyorsunuz.”

Peki Hitit adı nereden gelmektedir? Bu isim, Luther’e aittir. Katolik kilisesinin bağnazlığına kızıp “Bu İncil ne anlatıyor yahu?” deyip İncili Almancaya çeviren Luther, Tevrat’taki “Het Oğulları” olarak anılan bu uygarlığı da Hitit olarak çevirmiştir. Yıllar sonra Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarih tezini yazdırdığında bu üstün Anadolu uygarlığını Hititler ve diğer adıyla Etiler olarak adlandırır. Adlarına iki adet banka kurdurur. Sümerbank ve Etibank. Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’ni açtırır ve Hititoloji bölümünü kurdurur. Yine aynı fakültede dış ülkelerde adı Asuroloji olan bölümü, Atatürk “Bırakın şu Sami ırkını, o bölümün adı Sümeroloji olmalı.” diyerek Sümeroloji bölümünün adını koyar. Cumhuriyet Kadını Muazzez İlmiye Çığ ve arkadaşı Hatice Kızılyay, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşınan 74 bin adet Hitit ve Sümer kil tabletlerini okuyup yayınlar ve tüm dünya Mısırlılarla savaşan ve Kadeş antlaşmasını yapan Anadolu’nun bu büyük uygarlığının Hititler olduğunu öğrenir.

Göz taşı deyip geçmeyiniz. Belki evinizin temel taşında, belki bir Selçuklu cami duvarında yeni bir uygarlığın yazısını bulabilirsiniz.

Hadi kalın sağlıcakla!

Ophthalmology Life 41. Sayı