Doğa sporları, insanın kendi sınırlarını keşfetmesi ve doğayı daha iyi tanıyabilmesini sağlıyor. Doğayla iç içe, bu sınırları ortaya çıkarmaya çalışanların hikâyelerini araştırdık.
İnsanlık, tarihin ilk dönemlerinden itibaren içinde yaşadığı ama nedenini tam çözümleyemediği için korktuğu ve anlamaya çalıştığın doğayla mücadelesi,uygarlığın kaynağını oluşturur.
doğayla bir arada oldu. İnsan doğayı anladıkça, gizlerini çözdükçe, onu dönüştürmeye ve değiştirmeye başladı. Bu dönüştürme süreci günümüzde doğanın aleyhine bir çizgiye doğru evrildi ve insanlık kendi evini tahrip etmeye başladı.
Bu döngüden çıkıp doğanın bizim için sunduğu binbir güzelliğin ve yararın anlamını tam olarak kavrayarak yeni bir bakış açısı oluşturmanın zamanı geldi. Bunun için de çocuklar ve gençlerden başlayarak doğayla iç içe olma, doğanın dilini yeniden keşfetme yaşamsal bir önem taşıyor. Çünkü, gelecek kuşaklara bırakacak en önemli unsur, doğanın kendisi. Bu çerçevede doğa sporları insanın içinde bulunduğu doğayı anlamanın, yeniden yorumlamanın, onu yok etme eğilimini ortadan kaldırmanın en önemli yollarından biri. Biz de bu sayımızda doğa sporlarıyla ilgilenen uzmanlarımızın serüvenlerini size sunuyoruz.
OPR. DR. SEMİR HACIOĞULLARI
ÖZGÜRLÜĞÜN BİR SİMGESİ; YAMAÇ PARAŞÜTÜ
Uçmak, insanlık tarihinin en başından itibaren en büyük isteklerinden biri olmuştur hep. Yerle temasın kesilmesi ve havada süzülmek özgürlüğün simgesi olarak biline gelmiştir. Destanlarda, hikayelerde ve masallarda uçan bir cisim üstünde bulunan insan teması ele alınır. Sinbad, Hezarfen Çelebi, Mongolfiyer Kardeşler bu konudaki örnek tarihi ve destansı kişiliklerden bazıları. Yamaç paraşütü de günümüzde insanın uçma fikrinin ve özleminin somutlaştığı alanlardan birisi. Doğanın içinde, havada süzülerek hareket etmek, özgürlüğün bir simgesi gibi.
Ne zaman yamaç paraşütü kullansam, hep aynı duyguya sahip oluyorum: Mutluluk. Yamaç paraşütü özel bir eğitim gerektiriyor. Vücut dengesinin çok iyi sağlanması, dikkat, ağırlığın kontrol edilmesi yamaç paraşütü için önemli unsurlardan birisi. Yamaç paraşütüyle serüvenim devam edecek. Beni masallara, geçmişe ve geleceğe ulaştıran bir yolculuk olarak…
OPR. DR. HÜSEYİN CENGİZ
NEDEN DAĞCI OLDUM?
Bugüne kadar kitaplarını okuduğum bütün diğer dağcılar gibi ben de küçüklüğümden beri dağlara ilgi duymuşumdur. Yazları yaylada arkasındaki küçük tepeye tırmanır ve annemi hep merakta bırakırdım. Üniversite ve iş hayatımın temposu nedeniyle, 2007 yılına kadar askıya alınmış olan dağlarla olan birlikteliğim o yıl, Mersin Dağcılık Kulübü’nü tanımam ile tekrar hayat buldu. Öncelikle günübirlik yürüyüşlerle başlayıp gece -15 derecede kar üstünde çadırda uyku tulumunda çadır arkadaşımla konaklayıp gece 02:00’de başlayan zirve tırmanışlarına kadar genişledi. Torosların zirvesinde 3254 metrelik Medetsiz Tepe’ye, Aksaray yakınındaki 3268 metrelik Hasan Dağı’na, Antalya’da 3070 metrelik Kızlar Sivrisi’ne, dağcı cenneti Aladağlar’da 3723 metrelik Emler’e, 3550 metrelik Eznevit zirvelerine tırmandım. Ağrı Dağı’nda 4200 metrelik kampında hastalanıp zirve çıkışı yapamadım.
Dağlara gittiğiniz zaman onun ruhunu hissedersiniz. Dağ sessiz, sakin ama çok güçlü bir enerjiyi temsil eder. Sizi içine alır, bazen 15 saat süren zirve iniş-çıkışlarında gece karanlığında önünüzde giden arkadaşınızın ayak izini takip ettiğinizde, benzersiz bir meditasyon hali oluşur. En son zirve külahı çıkışında artık bir adım-bir nefes temposu sizi bu dünyadan alır götürür.
Ve zirve… Bulutların üzerinde ama ayakların yere basar olmasının beyin kalıplarında yarattığı tuhaf kırılganlık hissini, başarının keyfini ve dostluğun görülebilir paylaşılabilirliğini yaşıyorsunuz. Dağcılığın en temel kuralı şudur: Arkadaşına bir şey olursa asla onu bırakmayacaksın. Ölüm dahil. Bunu bilerek, yanındakine güvenmek çok değerli bir armağan değil mi?
YRD. DOÇ. DR. HALİL HÜSEYİN ÇAĞATAY
BİR YANDAN KRİSTAL KAR TANELERİ ÖTE YANDAN SARIKAMIŞ ORMANLARI
Sarıkamış, Türkiye’deki en kaliteli kayak pistlerine sahip. Böyle güzel bir yerde yaşadığımız için gerçekten çok şanslıyız. Bir yandan kristal kar taneleri öte yandan Sarıkamış ormanları.Adeta masalsı bir yer. Pistlerde bir sağa bir sola slalomlarla kaymak veya bol karlara girip orman içerisinde gezinmek hafta sonlarının vazgeçilmez eğlencesi.
Sabah 07:45 treni ile Sarıkamış’a doğru yola çıkıyoruz, tren yolculuğundan büyük bir keyif alıyoruz. Akşam da Ankara’dan gelen trenle Kars’a geri dönüyoruz. Günün tüm yorgunluğunu ve açlığını yemekli vagonda gideriyoruz. Kars’ta düzenlenen cirit müsabakaları izlemeye değer. Kars-Erzurum platosu deyince akla belki gelmeyebilir cirit. Kars’ta yaşamaya başlayana kadar, özellikle kışın -30 0C derecelerde oynandığını bilmezdim. Neredeyse, her pazar Kars’ın Selim ilçesine bağlı köylerde düzenleniyor cirit müsabakaları. Extrem şartlarda ve at üzerinde icra edilen bu oyun gerçekten heyecan verici. Yarış atlarının özenle hazırlandığı bu oyunu, yöre halkında usta biniciler icra ediyor. Bizler de keyifle izleyip, fotoğraf çekiyoruz.
PROF. DR. SARPER KARAKÜÇÜK
OUTDOOR SPORLARI, DOĞAYI ANLAMANIN EN GÜZEL YOLU
Doğa sevgisi her zaman içimde var olmakla beraber, doğayla ilk kucaklaşmam, ortaokul yıllarında TED Ankara Koleji’nde izcilik ve kamp hayatıyla tanışmamla başladı. Çadır, kamp hayatı, ateş başı sohbetleri, izcilik düğümleri, kurulan dostluklar, doğanın güzelliği ve dinginliği beni çok etkiledi. Doğa sporları için çok uygun bir kent olan Kayseri’de, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimime başladığım zaman, benim gibi doğayı ve dağcılığı seven birkaç arkadaşımla beraber, kentin doğal güzelliklerini keşfettim.
Dağcılık, trekking, bisiklet, kayak, snowboard ve splitboard (tırmanış ve tur snowboardu), hafta sonlarımın mükemmel geçmesini sağladı. Kayseri’de bulunan baraj göllerinin su sporları potansiyelini gördüm ve göllerde kayaking (deniz kanosu), windsörf ve katamaran yaptım. Daha sonra uzun tatillerde, benim gibi bu sporlara tutkun olan arkadaşlarımla, Kayseri dışı bölgelerde de doğa sporlarını yapmaya başladım. Gökova ve Hisarönü körfezlerinde ya da Beyşehir, Bolkar gibi göllerde çadır konaklamalı uzun kayaking turları yaptım.
Doğal ortamlarda, yüksek irtifa koşullarında insan gözünün nasıl etkilendiğine yönelik bilimsel araştırmalarım oldu; bunlar yurt dışı dergilerde yayınlandı ve bu konuda konferanslar verdim, oturumlar düzenledim.
Geçtiğimiz yıllarda uçuş hekimliği eğitimimi tamamladım ve ilgili sertifikayı (Aviation Medical Examiner); bu konuda da ekstrem doğa şartlarını içeren bilimsel araştırmalarım devam ediyor. Benim için yaşam biçimi haline gelen outdoor sporları, doğayı anlamanın ve doğayla birlikte kendini dinlemenin en güzel yolu. İnsanın ruhunu ve yaşam enerjisini hep yüksek tutuyor ve insanı doğayla bütünleştiriyor.
Ophthalmology Life 2015 22. Sayı