Antonius Salgınından Covid 19’a

Bütün dünyada olduğu gibi yurdumuzda da son günlerde gündemimize Covid 19 pandemisi oturmuş durumda. Tüm insanların duyduğu kaygıyı biz hekimler içinde bulunduğumuz
sorumluluk gereği çok daha yakından hissediyoruz. Tarih boyunca insanlığın başına benzer felaketler defalarca gelmiş ancak büyük can kayıpları ile de olsa bunların hepsinin üstesinden gelmeyi başarmıştır. İnsanlığın bu pandeminin de üstesinden geleceğine hiç kuşkumuz yoktur. Tarihte kayıtlara geçen ilk büyük salgın MS 165-180 yılları arasında Roma
İmparatorluğu’nda yaşanmıştır. Salgında günde ortalama 2000 kişi hayatını kaybederken, Roma İmparatoru Marcus Aurelius Antoninus’un da ölümüyle Antoninius Vebası adını almıştır. Salgında imparatorluk toplam nüfusunun yüzde 30’unu yitirmiştir. İkinci büyük salgın 541 yılında Mısır’dan başlayıp oradan Filistin’e, Suriye’ye ve oradan da Anadolu’ya, Konstantinapol’e yayılan Jüstinyen Vebası adıyla tarihe geçen salgındır. Jüstinyen şehre tüm giriş çıkışları kapatmasına rağmen salgın, şehre gelen gemilerdeki farelerin tüyleri
arasına gizlenen Xenopsylla isimli uçucu bir böceğin midesindeki ‘Pasteurella pestie’ denen veba mikrobunu yaymasıyla gerçekleşmiştir. Salgında zamanın Konstantinapolü nüfusunun yüzde kırkını kaybetmiştir. Prokopius günde 10000 ölüm olduğunu yazmıştır. Yedinci ve sekizinci yüzyıllarda da alevlenmeler görülmüş ve tüm dünyada bu dönemde toplam 100 milyon insanın öldüğü tahmin edilmektedir.

Kara veba ya da kara ölüm adı ile bilinen salgına yönelik 1346-1353 yılları arasında çok değişik kaynaklarda çok farklı rakamlar verilmesine rağmen, tüm dünyada 75 ila 200 milyon arasında insanın öldüğü düşünülüyor. Özellikle Avrupa’da nüfusun %30 ila %60 arasında azaldığı belirtiliyor. Bu dönem öncesi Avrupa’da nüfus hızla artmıştı. Nüfusun
beslenebilmesi için yeni tarım alanların ihtiyaç duyuldu, ormanlar yok edildi. Ekolojik denge bozuldu, Avrupa iklimi değişmeye başladı ve soğudu. Küçük buzul çağı olarak adlandırılan bu dönemde Thames Nehri ve Baltık Denizi birkaç kez dondu. Vebanın ortaya çıktığı
dönemde geçim krizi tüm Avrupa’ya hakim olmuştu. Bu dönemde temizlik pek gerekli
görülmüyordu. Bazı kilise çevreleri kirliliği bir tür kutsallık biçimi olarak kabul ediyor, azizlerin çoğu ellerini suya dahi sokmuyorlardı. İstilalardan korunmak için şehirlerin etrafı yüksek taş duvarlarla çevrili, sokakları dar, kıvrımlı ve pisti. Evlerin tuvaleti ve suyu yoktu. Her türlü pislik ve atık sokağa atılırdı. Bütün bu olumsuz şartlar hastalığın belli başlı
hazırlayıcı etmenleri oldu. 15. 16. 18. ve 19 yüzyıllarda Osmanlı’da İstanbul’da da veba salgınları görülmüş, 1778’de 150.000-200.000 ölüm, 1811- 1812 yıllarındaki Büyük Kıran adıyla bilinen salgında ise 130.000 civarında ölüm gerçekleştiği bildirilmektedir. Uygarlık tarihimizde yedi büyük kolera salgını yaşanmıştır. 1852 – 1860 tarihleri arasında meydana gelen 3. salgın bunlardan en ölümcül olanıydı. Sadece Rusya’da bile 1 milyon insanın ölümüne neden olan salgın Avrupa’ya ve Afrika’ya son olarak da Amerika’ya yayıldı. Bilinen en büyük salgınlardan birisi olan İspanyol Gribi 1918-1920 yılları arasında olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nden başlamış ve 18 ay içinde tüm dünyaya yayılarak 50 ila 100
milyon arasında insanın ölümüne neden olmuştur. İspanyol gribi denmesinin nedeni 1.Dünya Savaşı’na dâhil olmayan İspanya’da savaşa dahil olan diğer ülkeler gibi sansür uygulanmamış ve basının salgından söz edebilmiş olmasıdır. Bütün bu büyük salgınların dünya toplumları üzerinde sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçları olmuştur. Örneğin kara
veba salgını sonrasında birçok yazar ve düşünür nüfus artışını engellemesi nedeniyle günümüz Avrupası’nın refah düzeyini olumlu yönde etkilediğini, feodalizmi yıktığını, kent mimarisini değiştirdiğini, halk sağlığına katkı yaptığını ve ormanları koruduğunu
söylemektedirler. Bu son pandemiyi de insanlığın en az kayıpla atlatmasını diliyorum. Hazırlayıcı nedenler, yayılım, korunma, pandeminin yönetilmesi ve sonuçları çok yönlü olarak tartışılıp değerlendirilecektir. Ama bilinen bir gerçek var ki artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacaktır. Bu salgının da toplumlar üzerinde derin sosyal, ekonomik ve siyasal sonuçları olacaktır. Kapitalizm, sosyal devlet ve özgürlük kavramlarına başka açılardan bakmak gerekecektir. İklim değişikliği ve küresel ısınma bilim insanlarına göre küremizin en yaşamsal sorunu, insan ırkının devamlılığı ve yaşamın sürdürülebilirliği için çözülmesi
gereken en büyük problemimizdir. NASA’nın verilerine göre son birkaç haftada sera gazı salınımı hiç olmadığı kadar azalmıştır. Kim bilir belki de yaşlı ve bilge dünyamız kendini ve insanlığı korumak için inisiyatifi bir kez daha ele almıştır.